Burası benim saham. Baştan beri hep yazıp, kendi oyunumu oynayacağım bir saham olsun istedim. Fakat bu oyunda kurmaca metinlerin yanında gerçeği anlatan metinler de var oldu. Bakınız Mesleğimizin İlk Fragmanı bu gerçeklerden bir tanesi. Şimdi son mudur bilmem ama bir gerçeğimi daha siz değerli okuyucularla paylaşmak istiyorum. Üniversite hayatımın sonuna gelmiş olmanın mutluluğunu yaşamaktayım. Lise en güzel çağdır derler. Mutlaka öyledir. Çünkü gerçek bir samimiyeti paylaşıyorsunuz, insanlar çirkefse bile o çirkefliği henüz su üstüne çıkmamış oluyor. Belki bunun nedeni lise de az insanın olması, dışlanma korkusu falandır, bir tanı koyamayacak kadar tecrübesizim bu konuda. Şayet çok harika bir lise hayatım da olmadı. En net hatırladığım lise repliği "Sen kendi doğrularını insanlara kabul ettirmeye çalışıyorsun." cümlesidir. Lise 3.sınıftayken sağ tarafta ikinci sırada oturan arkadaşım demişti. O zaman da bir samimiyeti paylaşmadık ki şimdilerde görüşmüyoruz bile. Gelelim asıl meseleye. Niye liseden bahsettim? Çünkü lise bir geçiş. Bir basamak orada sen büyüyorsun ya hani kendini bir şey zannediyorsun falan, ben oldum diyorsun. Ben söyleyeyim hiçbir şey olmuyorsun. Üniversiteye gidince daha iyi anlıyor bunu insan. Büyük bir ihtimalle yıllar sonra da şunu diyeceğim iş hayatına girince daha iyi anlıyor insan. Sanki yaşımıza her yaş eklendiğinde insanlığımızdan bir şey kaybediyoruz. Ya da tecrübe dediğimiz kavram bize şunu öğretiyor 'insanlar seni sömürebileceği bir obje olarak görüyor, kişiye göre muamele et, al gülüm ver gülüm yaşa.'
Şimdi isim isim yazmak istiyorum buraya hani olur da ilerde karşınıza çıkarsa bu insanlar bir önlem alın diye. Fakat sonra düşündüm ki herkesin doğrusu kendisine ya hani belki bana kötü gelen insanlar size iyi gelecektir. Fakat ben isim vermeden yine yazayım. Siz etrafınızda o tarz bir kişilikle karşılaşırsanız tedbir alırsınız.
Üniversitede binbir çeşit insan mevcuttur. Kişiler genelde de kendilerine benzeyen ya da ben bunu nasıl sömürürüm diye düşündüğü kişilerle arkadaş olur. Bir de kendine has tarzları olanlar vardır. Bir yerden başlayayım. Bu arada bu tamamen öznel bir yazı. Benim kendi fikirlerim dışında hiçbir nesnelliği yoktur. Araya bir kamu spotu da yerleştirdiğime göre devam edebilirim. Şimdi ilk gittik okula daha birinci sınıfız. Köyden indim şehre modunda takılıyoruz. Yanında güvendiğin(!) insanlar var vs. İşin iyi tarafı kimse kimseyi tanımıyor herkes tanışmaya çalışıyor kafa dengi birilerini bulman gerek çünkü birçoğumuz ailesinden ayrılmış gelmiş saf(!) Anadolu çocuğu. Sohbet muhabbet derken bir yılı tamamlıyorsun. 30 kişilik sınıfta 100 kişilik grup varyantlarıyla. Bu evrede insan tanımaya başlıyorsun. Sınav haftasında not istemeye gelen samimi dostlarımızdan tutun bir iş olduğunda hiçbir sorumluluğa el atmayanına kadar. İşin garip yanı ki ben bunu hâlâ anlamam. Şimdi gruplar var siz de bir gruptasınız çünkü böyle olmak zorunda, yalnız koyunu kurt yer misali, diğer gruplardan biriyle bir sorununuz var bu da olabilir normal yani herkes anlaşmak zorunda değil. Sorununuz olan kişinin grubundaki herkesin düşmanı oluyorsunuz. Bunu yapan insanlar bu arada Türkiye'nin %1'lik dilimindeki bireyler. Düşünün %1'lik dilim böyleyse gerisinin halini. Objektif bir insan şunu bilir benim o bireyle sorunum var onun danışma grubuyla değil. Bu hem ironik hem de komiktir ve mutlaka karşılaşacağınız bir durumdur. Sonra kız avlama yeri olarak üniversiteyi algılayan arkadaşlar var, onlara sesleniyorum kadınlar obje değildir, siz istediğiniz de gelip siz istemediğinizde atabileceğiniz eşyalar değiller. İşin daha acı yanı bu erkeklerin kız versiyonları da var. Erkekler de obje değildir. Temelde insanız hepimiz. İnsanca insan gibi yaşamalıyız. Çok zor bir şey olmalı insanın herhalde insana saygı duyması. Samimiyetsiz samimiler de tuzu biberi bu işin. Sadece çıkar sağlayacağı kişileri seçerler, gerekli gördükleri zamanlarda "canım, çiğerim, böceğim" moduna girerler -ki bence bunlar üniversitedeki en tehlikeli tipler- işleri bittiğinde direkt bir mesafe koyarlar. Böyle değişik tipler mevcuttur. Ne kadar yazarsam yazayım yaşamadan öğrenemeyeceksiniz. O yüzden mutlaka bir üniversite okuyun, kendiniz tecrübe edin. Benim söyleyeceğim en net şey, siz sadece siz olun birilerine yağ çekmek, birilerini kullanmak, inanları sömürmek gibi çabaların içine girmeyin. Bu o zaman diliminde size karlı gözükebilir fakat hayatınızın devamında sizinle birlikte yürüyecek insanlar kazanmıyorsunuz.
Gelelim asıl meseleye ben Gazi Üniversite'sinde okudum. Böyle cadı kazanının döndüğü saçma sapan bir bürokrasinin işlediği başka bir okul var mı bilmiyorum? Net bir şey söylemek gerekirse okulda statü artıkça insani özellikler düşüyor. İlk sene saf saf her dediklerine inanıyor, diyorsun ki ben çok iyi bir okuldayım harika şeyler öğreneceğim, harika hocalarım var -gerçekten az da olsa harika hocalar var- ama zaman ilerledikçe kimin eli kimin cebinde, kim kiminle neyin peşinde bunları gördükçe okuldan da vereceği eğitimden de soğuyor insan. Siz siz olun Gazi'yi tercih edecekseniz okulda okumuş 1500 kişiye sorun 1499'u gelin derse tercih edersiniz. Gazi ayrıcalıktır, şeklinde bir slogana sahip bu okul evet, eğitim noktasında kesin bir ayrıcalığı var fakat geri kalan her şey başta insanlık olmak üzere Gazi pişmanlıktır. Sloganın geçirdiği evrimi de bu sayede öğrenmiş oldunuz.
Ben aksiyon arıyorum, rahat batıyor bana Allah belamı versin istiyorum diyorsunuz buyrun gelin arkadaşlar. Tek bir artısını söylemek istiyorum gerçekten öğreniyorsunuz bir şeyleri.
Kendime dönecek olursam, çok fazla arkadaş edinmemeye çalıştım. Baştan beri olan tam olsun o olsun mantığıyla hareket ettim. Değişen gruplarım buna rağmen oldu. Fakat sabit kalan insanlar hayatımda çoğunlukta oldu. Bu beni en çok mutlu eden şey çünkü biliyorum ki o insanlar hayatımda var olmaya devam edecek. Fakat bu okuldan hayatında samimi olarak olmaya devam edecek insanlara sahip olmadan mezun olanlar var, başta aynı yolu yürüyüp sizi yarı yolda bırakan insanlar var. Bu insanlar riskli çünkü seni yarı yolda bırakan başkasını neden bırakmasın? Net hakkınızı helal etmeyeceğiniz kişilerle de tanışacaksınız. Kısacası üniversite de çok şey öğreneceksiniz. Mesela en çok ne üzecek sizi biliyor musunuz? Eğer biraz insani yanınız varsa o zaman üzer bunu da belirteyim. Bir zamanlar aynı kaptan yemek yediğiniz insanların bir anda bütün iyiliklerinizi unutup sizi en nefret ettiği obje haline dönüştürüp bütün kinini sizin üzerinizde yaşaması. En çok ne güldürecek bunu da söyleyeyim, tabloya baktığınızda kişilerin yan yana durduğu son karedekileri gördüğünüz de 'Kimler kimlerle beraber.' cümlesini kurduğunuz o an. Tabi burada çuvaldızı kendinize de batırmanız gerekiyor. Son karenizde sizin yanınızda bulunan kişiler yıllarca beraber olduklarınız mı yoksa kısa zamanda yanında durduklarınız mı? Bu soru önemli!
Sonuç olarak ben kendi doğruları olan ve bu doğrulara inanan bir insanım. Bunu hiçbir zaman reddetmedim. Fakat bu cümle bana hakaret olarak aktarıldığı o zaman dilimini de hiçbir zaman unutmadım. Benim iyidir veya kötüdür bir karakterim var ve bu karakterim kişilere göre şekil almadı. Birini sevmiyorsam sevmiyorum yalandan gidip yüzüne gülüp aşkım böceğim demeye gerek yok. O kişi de zaten biliyor sizin onu sevmediğinizi neden yalandan bir samimiyeti paylaşalım ki? Bu beni kötü biri yapacaksa evet ben berbat bir kişiyim ve berbat bir kişiliğe sahibim. Çünkü insanlar onları eleştirenleri değil onların yüzüne sahte gülücükler atıp onları öven, yüceltenleri tercih ediyor. Bu hayatın kurallarından bir tanesi. Fakat bu insanlar şunu da yapmayı ihmal etmiyor sizleri sonuna kadar eleştiriyor hatta bazen hakaret bile ediyor, çocukça sosyal mecralardan laf sokma çabalarına varan hareketlerde bulunuyor ama sizin yaptığınız tek bir paylaşım onun yaptığı onlarca paylaşımın 1000 katı gibi algılanıyor böyle lanse ediliyor. Çok şey görecek çok şey yaşayacaksınız. En çok da nefret bakışları yiyeceksiniz. Hatta öyle bir olacak ki elinize para üstü verirken bile sanki bir pisliğe bakar gibi bakacaklar. Ama tüm bunları yapan kişiler masum, samimi, güler yüzlü, cana yakın herkesin sevdiği, herkesi seven ama size sevgisi nedense olmayan kişiler olacak. Her türlüsü olacak insanın. Siz siz olun dost kazanmaya bakın. İnsanlara karşılık beklemeden bir şeyler verin, sevgiyi paylaşın mesela. Arkadaşınızı derslerinizin arkasına bırakmayın. O sizin derdinizi bir dinliyorsa siz on dinleyin. Fedakarlık edin, ondan ya da onlardan hemen vazgeçmeyin. İyilikleri hatırlayın kötü olanları bir kenara bırakın. Siz sadece siz olun, sizi siz olduğunuz için sevenlerle birlikte olun. İnsanların istediği kabın şeklini almayın. Size siz olduğunuz için değer verenlerle yürüyün ve ben iyi dostlar biriktirdim diyebilin. Sağlıcakla kalın. Bir de hakkınız eğer kalmışsa birilerinde mutlaka birilerinin de hakkı vardır siz de helal edin gitsin. Bu dünyada uğraştığınız yetmiyormuş gibi öteki tarafta da karşınıza çıkmasın.
Bu da benden size gelsin: Sen kibritin hiç yanmayan ucunda birinin hayatından geçmiş oldun.
-İyi dostlar biriktirdim, hepsi ailem oldu.