Mayday, mayday!!!
Öğretmek lazım çocuklara imdat, imdat demeyi. Bir film izledim ve bir şarkı
dinledim içim ürperdi, dünyadan ve bu tehlikeli bir biçimde bizi içine hapseden
gerçeklikten korktum. Buradan duyurmak istedim sesimi. Sessizlik olmak
istemedim. Tüm dünya çocukları bilmeli "Mayday!" kelimesinin
uluslararası imdat çağrısı olduğunu. "Silenced"
adında bir film... Filmde, sağır ve dilsiz çocukların uğradığı en haksız, en
acımasız ve bir o kadar da dünya böyle olacaksa yok olsun dedirten olay
yaşanmıştı. Bu çocuklar taciz edilmiş, tecavüze uğramış ve adalet sisteminin
elleri arasından kayarak sessizlik olmalarına izin verilmişti. Ve daha korkunç
olan ise bu yaşananların hepsi gerçekti! Üzeri örtülmeye çalışılan gerçekler.
Fakat birileri susmadı, birileri gözlerini kapatmadı, birileri sessizliğe ses
oldu.
Güney Kore'de 2005
yılında İşitme Engelliler Okulunda meydana gelen bu olay üzeri örtülerek
kapatılıyor. Fakat Jee Young Cong bu olayı kitabına konu eder ve bu kitabı
okuyan oyuncu Gong Yoo kitabın filme uyarlanmasını önerir. Sonra o belgesel diyebileceğimiz film 2011
yılında ortaya çıkar. Gerçeklik nedir? Gerçeklik bu filmdeki çocuklardır,
gerçeklik oradaki tüm çıplaklığı ile yaşananların tamamı olmasa da bir kısmının
aktarılma çabasıdır.
Film küçücük bir çocuğun
acılar içerisinde hayattan kayıp gitmesiyle başlar. Bu filmi izlemek için güçlü
olmanız gerektiğini söylemeden geçmek istemem. Devamında ise İşitme Engelliler
Okuluna yeni bir öğretmen gelir, annesini ve kızını başka bir şehirde bırakmak zorunda olan bu öğretmen hayatını kazanmanın derdindedir fakat okulda bir
tuhaflık var. Her şey olması gerektiğinden çok sessiz ve ürkütücü. Evet, bu
çocuklar engelli fakat bu çocuklar neden çocuk masumiyetini taşıyamıyor, neden
gülümsemiyor, neden öğretmenlerinden korkuyor? " Fazla sessizlik gerçekleri
örtbas eder." ve bu
çocuklar fazla sessizdi. Bunu soran öğretmene ise verilen cevap çok daha
çarpıcıydı. 'Yeni geldiğiniz için bilmiyorsunuz sanırım, buradaki çocuklar
garip sesler çıkarır.' İğrençliğin üzeri böyle kapatılıyordu. "Sahte
bir maske takıp söylüyorsunuz duygusuz sözler, bu çocukları teker teker yalnız
ve yaralı bırakıyor." Zaten konuşamıyordu o çocuklar ve tecavüze
uğrarken garip seslerine kimse kulak vermiyordu. Polisinden, hâkimine kadar
herkes paranın sağladığı adaletin(!) peşinden gidiyordu. Bu çocukların durumunu
fark eden öğretmenleri ise onların sesi olmaya karar vermiş ve
" Ortada bir suçun olması ama suçlunun olmaması mantıklı mı?"
sorusunun peşinden gidiyordu. Ama belediye bizi ilgilendiren bir konu değil
polise gidin diyor, polis bu kamu kuruluşu milli eğitime gidin diyor yetmezmiş
gibi öğretmenin ailesi de onu desteklemiyordu. Bu çocukların acısını kimse duymuyordu.
Annesinin öğretmene 'İnsanlar bilmedikleri için mi susuyor sanıyorsun, kızından
daha mı önemli bu çocuk?' demesinin üzerine 'Şimdi onun elini bırakırsam kızıma
iyi bir baba olabileceğimi sanmıyorum.' cevabı gelmişti ve bu sahne hepimizin
suratına bir tokat gibi çarpacaktı. "Sesini çıkaramayanlar ile hayatını
yaşayanlar arasında büyük bir fark var, kim tutacak onların elinden?"
Bu çocuklar "Haykırsam bile kimse bana yardım etmeyecek!"
umutsuzluğunda çırpınırken iki el onlara uzanıyor ve ses olmak için mücadele
ediyordu. Gelin görün ki para her şeyi onların aleyhine çevirdi. Muayene edilen
çocukların raporları değiştirildi, ifadeleri yetersiz görüldü. Her şeyi tüm
çıplaklığı ile anlatan arkadaşını görünce ben de anlatabilirim diyerek
defterine büyük bir umutla yazdığı konuşmasını gösteren çocuğa ise öğretmeni
gözleri dolu bir şekilde 'Büyükannen sana kötü davranan öğretmenini affetmiş, onunla
uzlaşmış bu yüzden sen mahkemede konuşamazsın.' demek zorunda kalmıştı. Çocuk
ise hepimizi sarsan şu cümleleri bağıra bağıra söyleyecek. Evet, konuşamayan o
çocuk bağıra bağıra dedi ki ' O adam
kardeşimi öldürdü, her fırsatta bizi dövüp iç çamaşırlarımızı çıkardı, kim
affetmiş, ben affetmedim. Benden ve kardeşimden af dilemedi!" Ne
haddimizeydi onun yerine uzlaşmak, ruhu bu denli yara almış bir çocuğun son
umudunu da elinden almak bizim ne haddimizeydi. Cinsel istismarın uzlaşması mı
olurmuş? Mahkeme sonuçlanmış ve bu çocuklara bu mağduriyeti yaşatanlar
aklanmış, tertemiz(!) başları dik oradan ayrılmıştı. Öyle mutlu bir son yok bu
filmde. Film gerçekler öyle değil böyle vurulurdu insanın yüzüne diyor adeta. Peki,
kardeşi öldürülen son umudu da elinden alınan o masum tertemiz 13 yaşındaki
çocuk sizce ne yaptı? Adaletini kendi sağladı. Onun adı Min Soo konuşamıyor ve
duyamıyordu.
"Kurtulmaya
çalışsam bile, karşı koysam bile sana, neden? Ne halt ettiğini sanıyorsun,
bunların hepsini sana ödeteceğim, ölsem bile intikamımı alacağım."
Ah çocuklar, her şeye
rağmen kumla oynayan yüreği güzel çocuklar. Kirli ellerin istediği gibi
yönettiği o düzende ruhunuzun aldığı ve bedeninizin de izlerini taşıdığı o
yaraları anlatmaya çalışan masum çocuklar. "Sorun dünyayı yöneten güçte."
Sizin hiçbir kusurunuz yok. Kusurlu olan biziz, kusurlu olan yaşadığımız bu
dünya. Kusur biz insanların yozlaşmış ahlaki değerleri ve çalışmayı bırakan
beyinlerinde. Mücadele kaybedilmişti fakat bitmemişti ve film ise şu sözle
tamamlanmıştı:
“Mücadele
etmemizin sebebi dünyayı değiştirmek için değil, dünyanın bizi değiştirmesine
izin vermemek için.”
Bu
film, o sessiz çocuklara ses olmuş 2005 yılında tecelli etmeyen adalet
2011 yılında bu film sayesinde kısmi de olsa yerini bulmuştu. Bu çarpıcı filmi
izleyen halk sokaklara dökülmüş ve davanın yeniden görülmesini sağlamıştı. Okul
2011 yılında kapatılmış ve kişilerin birçoğu ceza almış. Filmde bütün kişilere
yer verilmemiş aslında orada gösterilenden daha çok kişi mağdur edilmişti. Ve
sesleri çıkmasın diye özellikle ailesi olmayan ya da fakir olan çocuklar
seçilerek istismara uğratılmıştı. Bu çocuklar zaten duyamıyor ve konuşamıyordu
bir de ellerinden tutan aileleri yoktu. Ya bizim çocuğunuz olsaydı? O zamanda o
mahkeme salonunda sesi çıkmayanlar gibi oturup izleyebilecek miydik? "Neden
bu alçak savaşta sadece zayıflar ölür?" Biz tam olarak nerede
yanlış yapıyoruz? Bu bir imdat çağrısıdır. Teşekkürler bu sessizliği çığlığa
dönüştüren oyuncuya, yönetmene ve o çocukların çektiği acıyı kendi
yaşamışcasına anlatan çocuk oyunculara. Bir de bu sessiz çığlığı bu filmi
izleyerek sese dönüştüren, şarkı yaparak daha çok insanın duymasını sağlayıp sessizliğe
ses olarak "Ne halt ediyorsun? diyen B.A.P'ye...
Şarkıyı dinlemek isteyenler: B.A.P - What The Hell
Filmi izlemek isteyenler: Silenced