Hepimizin merak ettiği ve ilgilendiği şeyler vardır şu
hayatta. Hayallerimiz ve içimizin köşelerinde sakladıklarımız da hayata dahil.
Birileri eksildi, birileri arttı, birileri yok oldu. Hayat hep devam etti.
Temelde insanız ve hepimizin farkında olsak da olmasak da bir felsefesi vardır.
Hep şunu derim kendime: ‘Bugün ne kazandın?’ , ‘Başını yastığa koyduğunda
vicdanın rahat mı?’
Soruları çoğaltabilirim, soruların çoğalacağından da eminim.
Sizin de sorularınız ve bu sorunların cevapları bu doğrultuda muhtemel
sorunlarınız var.
Şu durduğum yerden geçmişe bakıyorum da aslında bu hep devam
eden bir döngü. Peki, asıl soru: ‘Geçmişle birlikle benimle gelen ve bugünümde
de bana eşlik edenler var mı?’
Bir hocam bir keresinde demişti ki ‘Bir elin parmak sayısı
beştir, bir insanın ortalama ömründe hayatında olacak dost sayısı en fazla
ikidir.’ Bu dost kavramının içini dolduralım. Hani vardır ya siz anlatmadan
sizi anlayan, aynı şekilde sizin de anladığınız, kelimelerin, mesafelerin araya
girdiği ama bir şekilde hayatın aranıza giremediği kişiler vardır ya hani,
kavga etseniz birbirinize hakaretleri ardı arkasına sıralasanız bile sonunda
bir tarafın ‘hatalıyım’ demesiyle her şeyi unuttuğunuz… Binlerce kez
iyiliklerini hatırlayıp, kötülüklerini anımsamadığınız, eksiğini kapattığınız,
bir şekilde sevgi dışında karşılık beklemediğiniz. Ömrünüze eklediğiniz,
zamanınızı paylaştığınız hani her şeyin içinde ondan bir tutam kattığınız. Her
şekilde ne ise, nasılsa hayatınız da var ettiğiniz dost dediğiniz o insan varya
işte o ya bir kişi ya da iki kişidir. Ona
tutunun onun kıymetini bilin. Eğer onu bulduysanız ki bu zor bir şey bırakmayın
o düşecek olursa siz onun önüne atlayın, üzerinize düşsün. Bu hayatın bize
vereceği en değerli şeylerden biri çünkü…
Gelelim diğer meseleye… Peki, kaç kez etrafınızdaki
insanların sizi boğduğunu hissettiniz, kaç kez sırtınızdan vurulduğunuzu,
ihanete uğradığınızı, yarı yolda bırakıldığınızı… Örnekleri çoğaltabilirim,
örnekleri çoğaltabileceğinizden de eminim. O insanların sayısı iki elin
parmağını geçer, ellerinizi pek çok kez saymak zorunda da kalabilirsiniz. Eğer
öyleyse işe kendinizi sorgulamakla başlayıp, aynadaki yansımanızın riyakar olup
olmadığını öğrenin. Sizde bir sorun yoksa ki bundan yüzde yüz emin olamazsınız
o zaman ya gerçekten bencilleşen insan topluluğunun ortasında kalmışsınız ya da
hayat gerçekten size iyi davranmıyor. Ama bu iyi davranmama durumu yukarıda
bahsettiğimiz dostu bulmuşsanız geçersizdir. Eğer o varsa isterseniz yüzlerce
kişi sizi bıçaklasın onun varlığı milyonlara karşılık gelebilir.
Bir söz der ki: “Hayatınızı cehenneme çevirmek istiyorsanız bu
çok kolay etrafınızdaki insanlardan nefret edin, hayatınızı cennete çevirmek
istiyorsanız bu daha da kolay etrafınızdaki insanları sevin.’
Sevin, bir dost edinin… O zaman hayat daha kolay, yaşamak
daha kolay, insanları anlamak daha kolay… Nefret bizden eksiltir bizi yok eder…
Ama sevgi, hoşgörü, anlayış, insanları olduğu gibi kabul etmek değiştirmemeye
çalışmak, gülmek, gülümsemek bunlar güzel görmemiz için yeterli. Güzel günler
mavi gökyüzünün altında olduğunu bilen insanlar için vardır her daim. Yeryüzüne
takılıp kalanlar ise sadece kararan bulutları görebilirler… Tüm evreni içine
alan gökyüzünden selamlar hepinize. Sevin, sevilin bir dost edinin…