29 Aralık 2016 Perşembe

Mesleğimizin İlk Fragmanı

          Daha ilk adımlar. Hayatımın kalbimin ilk adımları. Herkes için küçük benim için büyük. Öyle hevesli öyle istekli. Yeni yürümeye başlayan bir çocuk gibi. Bu meslek çok mu istedim de başladım tartışılır. Ama sevdim ya sevdiğin işi yap ya da yaptığın işi sev derler ya hani. Daha başlamadan daha ilk minik adımında sevdim işte. Kalbim gümbür gümbür heyecanlı nasıl olacak diye? Daha mesleğini tam eline alamamış birinin sözleri bunlar. Anlatmak istiyorum, yazmak, konuşmak... Staj kelimesini sevmedim ben.Stajyer öğretmen kelimesini de sevmedim. Ama okulu sevdim danışman hocamı sevdim. İlk göz ağrım diyebileceğim 8-G sınıfını sevdim. Onlar bizi pek sevmedi pek umurlarında olmadı. Haklılardı da haftanın belirli günü iki kişi geliyor arkaya oturuyor, dinliyor ve gidiyor. Ama bilmedikleri bir şey var. Biz heyecanla her seferinde "Bak bugün bizi ciddiye alacaklar, öğretmen gibi..." diyerek geliyorduk. Sonra bir şey oldu program değişti sınıf değişti. İlk göz ağrısı dedim ya harbi öyleymiş. Üzüldüm aniden gelen haberle. Onlarla ben bir bağ kurmuştum, karşılığı yoktu belki ama benim için değerliydi. İlk tecrübeydi karşılarında duruşum, iki kelâm edişim. İsimlerini her hafta kendime tekrar edişim. Olur da yanımıza gelir belki bir şey sorar ismiyle hitap ederim, değerlidir insanların isimleri. Bilmiyorlar uzak bir mesafeden yeniden sırf onların dersine girmek için sabahın karanlığında uyandığımı. Bilmeyecekler ne kadar değerli olduklarını. Unutmayacağım mesela Yağız'ın göz kırpışını, Kaan'ın el sallayışını... Bir gün yanımıza geldiğinde bize abla deyip cevizini paylaşmak istemişti Kaan, almadık, onundu bir avuç ceviz. Sonra pişman olduk keşke alsaydık iki sohbet ederdik ama toyduk, acemiydik.
Umut Han vardı. "Hocam bana oy verdiğinizi düşünüyorum." demişti. Bilmiyordu onun hocam demesinin bizdeki etkisini. Evet, Umut sen iyi bir lider olabilirsin demek isterdim ve Umut "isim-fiil bey diyeceksiniz." cümleni unutmayacağım. İlayda bizimle ilk iletişime geçen. "Haftaya yine bekleriz."diyen küçük kız. Bekleniyor olma duygusunu bize tattırdığın için teşekkürler. Bundan on yıl sonra Ulaş'ı görsem tanır mıyım? Doğrusu bilmiyorum cevabını ama hayallerine ulaşıp başbakan olursa Ulaş isminden anımsarım. Ha "Depresyondayım unutuldum, aldatıldım." şarkısı da yeni anlamlar kazandı benim için. Hepsi 8-G sayesinde. İlk dersi anlatamayışım, ısrarla anlamadık dediklerinde her seferinde daha da çok yenilişim. Tecrübesizlik değil, bu sadece yetersizliğimi hissedişim. Kübra ile canım kardeşimle her anımızı aynı heyecanla paylaşmamız. Her hafta aynı heyecanla okula gidip, aynı hüsranla dönmemiz. Yine olmadı yine yapamadık. Zordu insanların sevgisini kazanmak. Ama zaman kısaydı, dar vakitlerde sevgiyi söylemek çirkindi. Onlar için bir şey ifade etmeyen biz "stajyer ÖĞRETMENLER" bizler için çok şey ifade eden "DEĞERLİ ÖĞRENCİLER" anılarımıza güzellikler kattığınız için teşekkürler. Sizi unutmayacağız. Gününüze merhaba gecenize iyi geceler, hayallerinize bir adım daha sağlıcakla kalın...
Ve isimlerinizi bırakıyorum buraya hepsini öğrendik gelmenizi bekleye bekleye öğrendik.

Kaan
Ceyhun
Yağız
Levent
Mert
Yağmur
Ulaş
Umut
Gizem
İlayda
Dilara
Tuna
Neşet Buğra
Ecem
Leyal
Ufuk
Elif
Duru
Oya
Tuygun
Batuhan
Selen
Rümeysa
Nilsu
Zeynep

Hayallerinize inandığınız kadar yakınsınız...Daha çok söz var ama ne kelimelerin dili yeter ne benim kelime hazinem. Kalbimizi dolduran duygular kalbimizde kaldı...

Dinlemek isterseniz : Benim Adım Öğretmen

8 Aralık 2016 Perşembe

Uzaktan Baktım

"Tabloya yakından bakınca karmaşık gelir anlamazsınız, o zaman uzaktan bakın." derler ya hani hep. Ben de yüksekten bakın insanlara o zaman neler neler göreceksiniz demek istiyorum. Yüksekten kastım üstünlük değil, yanlış anlamayın. Bir binanın tepesinden ya da dönme dolabın zirvesinden bakın. En olmadı üst geçitten bakın aşağıda ne yapıyor insanlar.

Aynı kare aynı zaman dilimi içerisinde bir çok duygu ve yüz ifadesine, birbirinden çok ayrı birbirine çok yakın yürüyen insanların oluşturduğu karmaşık bir tabloya uzaktan bakın. İçine ne çok şey koyacaksınız, içinden ne çok şey boşaltacaksınız. 

Gördüğüm bir tablodan bahsedeyim. 3 kız karşıdan geliyor, gülüyorlar mutlular, hatta onların mutluluğu bazı insanları şaşırtıyor. Sanki mutlu olmak suçmuş gibi... Yerde taşın üzerinde oturan iki çocuk muhtemelen kardeşler ve dileniyorlar. İnsanlarda iyilik yaptıklarını zannederek onlara para veriyor, simidini veriyor... İki erkek biri gitar çalıyor, öbürü şarkı söylüyor ama diyorum kendi kendime bu sese o şarkı olmamış mı ne sanki? Telaşla yürüyen ve o telaşla yürüyene inat sakince yürüyen insanlar... Kavga eden bir kız ve bir erkek, dertleri büyük olsa gerek! Lacivert takımını çekmiş üzerine muhtemelen bir iş görüşmesine giden kırmızı kravatlı bir adam. Liseden yeni çıkmış bir grup öğrenci ama görünümleri öğrenci gibi de değil hani! Ne kadar karışık ne kadar birbirinden bağımsız bir tablo... Durdum, bekledim, düşündüm. Bu tablaya uzaktan bakıyorum ama yine de göremiyorum bütünü. Bütün bunun neresinde? Sonra kapattım gözlerimi, boş verdim olduğum yeri. Rüzgârı hissettim. Dedim kendime yanlış yere bakıyorsun, baktığın yer aşağısı değil yukarısı olmalıydı. Açtım gözlerimi. Soğuk kasvetli bir hava lakin gökyüzü olduğu gibi yansıtması gerektiğiyle birlikte orada... İnsanlar hatta tüm canlılar aynı gökyüzünün altında. Gökyüzü her şeye şahit, her şeyi birbir işliyor hanesine. Gökyüzüne baktım, bulutlar küme küme...İnsanlara inat bütünleşmek için birbirlerine koşuyorlar. Bir amaçları var, Yağmur yağacak, Onlar birbirine kavuşabilsin ki yağmur yağsın... Yağmur yağar yağmasına da insanlar şemsiye açar o yağmura, dedi bir ses...Haklısın dedim. Benim de şemsiyem yanımda... 

Siz doldurun devamını bu satırların. Yazın demiyorum düşünün sadece. Gözlerinizi kapatın ve düşünün. Bir bulut olun demiyorum ya da bir yağmur tanesi. Şemsiyeniz de olsun ama sadece elinizi uzatın. O tane elinize değsin. Islanın falan da demiyorum sadece bir tane elinize değsin. Zaman akıyor, insanlar akıp geçiyor birer birer. Biraz önce kavga eden çift şimdi yok. Dilenen çocuklar yerini başkalarına bıraktı. Her şey akıyor, her şey devam ediyor. Sadece bir saniye durun, düşünün, hissedin...Siz nereye gidiyorsunuz, nereye akıyorsunuz demiyorum. Şu an ne yapıyorsunuz? 

Bulutlar şimdi birbirine koşuyor, birazdan yağmur yağacak, şemsiyemi açacağım ıslanmak değil derdim. Elimi uzatacağım bir damla parmaklarıma değecek onu hissedeceğim...Bunları yapacağım. Ama şu an ben gökyüzünü izliyorum eğer izlemeseydim yağmurun geleceğini nereden bilecektim.

Soruyorum size dünü değil, yarını değil, şu an ne yapıyorsunuz?

Anının kıymetini bilenlere...