31 Ekim 2017 Salı

Bir Dizi Bir Kitap (Çiçekler Büyük, Chicago Typewriter)


Geçen bir arkadaşım dizi önerdi. Dedi tam senlik bir şey. Yazarlık üzerine. Diziyi bitirdiğimde daktilo almak istedim. Daktilo fiyatlarına baktım vazgeçtim. Evdekilere bu durumdan bahsedince geçen yıl kullanılmıyor diye attık daktiloları dediler. Önümüzdeki doğum günümde böyle bir hediye talep ediyorum. Konudan iyice saptım. Dizi Kore dizisiydi. Adı Chicago Typewriter. Günümüz ile geçmiş arasında gidip geliyordu. 1930'lardaki Kore gerçekten ilgimi çekti. Açıkçası şunu fark ettim. Her ülkenin kendi mücadelesi var. Bu mücadele o ülkelerin insanları için o kadar kutsal ki... Bir grup genç Japon sömürgesine direniyor. Bunu yaparken gizlilik esas. O kadar ince bir plan var fakat hainlerde her yerde... O bir avuç genç başarılı olur veya olmaz mesele bu değil fakat bir kıvılcım zamanla alev olur. Çanakkale ruhu gibi... Kurtuluş Savaşı gibi... Örnekleri çoğaltabiliriz. Küba deriz, Vietnam deriz, Pakistan, Hindistan... Herkesin bir mücadelesi var nihayetinde.

Geçtiğimiz yıllarda da bir kitap okumuştum. Hâlâ en sevdiğim kitaplardan biridir. Çiçekler Büyür, kitabın adı... Kitapta da Türk gençlerinin mücadelesi anlatılıyor. Bu gençlerden biri de Arif. Eğer Arif bir dizide oyuncu olsaydı bu kesinlikle Yoo Ah In'in canlandırdığı o dizideki karakter olurdu. Çiçekler Büyür'de Arif Türklerin bağımsızlık mücadelesindeki liderken, Yoo Ah In de Japon sömürgesine karşı mücadele eden grubun lideridir. İkisinin de amacı bağımsızlık fakat bunu gizli yollardan yapmaları gerekmektedir. Arif Türkleri bir araya toplar ve eğitimle bağımsızlığın olacağına inanır. Kalemle bu iş olur der. Dizi de ise Yoo Ah In kalemin silahtan daha güçlü olduğunu dile getirir. Arif ise bir gün önünüze ölümüzü atarlar. Cesedlerimiz onların işine yaramaz. Sakın ortaya atılmayın niyetleri sizlerin kim olduğunu anlamaktır, der fakat sözü dinlenmez sonrasında ise insanlar hapishanelerde türlü zulümler altında konuşturulmaya çalışılır. Burada ise İlay Arif'i anlar çünkü zamanında sormuştur Arif'e "Neden insanlara her şeyi anlatmıyorsun?" diye. Arif ise şöyle cevap vermiştir "İnsanlar bilmediklerini anlatamaz, sadece bilmeleri gerekeni söylemek de fayda var." Tıpkı Yoo Ah In'in "Bilerek yalan söylemekle bilmediğinden cevap verememek farklıdır." demesi gibi. Diziyi izlemeyen ve kitabı okumayanlar için çok fazla detaya girmeden anlatmak istiyorum bir dizi bir kitabı... Fakat dilim bu kadar dönüyor, kalemim bu kadar yetiyor. Daha çok şey söylemek isterim ama bundan sonrası fazla ileri gitmek olur. Arif'i görmenizi daha çok isterim, ama onu görmek size zor geliyorsa da bu diziyi öneririm. Nasıl ki Arif bildiyse onun başına gelecekleri, Yoo Ah In de bildi sonunun ne olacağını. İki farklı yerde iki gizli grup ve onların bağımsızlık mücadelesi. Adını siz koyun aslında çünkü her toplumun, her insanın var bir hikâyesi. Kimisi kendi özgürlüğünü diledi kimisi "Ben özgür olmayan toprakları neyleyeyim?" dedi. İyi okumalar, iyi seyirler...




Okumak isteyenler için : Çiçekler Büyür
İzlemek isteyenler için: Chicago Typewriter

30 Ekim 2017 Pazartesi

Ay Yüzlü Kız Ayla


Sizleri bilmiyorum ama çokça beklediğim o film sonunda vizyonda. AYLA, gerçek bir hikâyenin ekranlara yansımış hali. Tabii birçok işi gerçek hikâyeyi de bilmiyordur bu film sayesinde keşfedecektir. O kadar çok bekledim ki hemen gidip izledim. İzlemeden önce yorumlara falan da baktım tabii, ağladığını söyleyenlerden, beğenmediğini söyleyene kadar...

Öncelikle değinmek istediğim şey, bu dizide bahsedilen konulardan biri de 1950lerde meydana gelen Kore Savaşı. Bizim filmlerimizde genelde hep savaşlar işlenir. Kanlı sahneler, patlayan silahlar, bombalar. Aslında sadece bizde değil dünyada da bu böyledir. Fakat bu filmin ayırıcı özelliklerinden biri de savaşın arka planındaki hayatlar. Savaş, sadece oradaki siyaset ya da askerlerden ibaret değil ki. Savaş demek anneler, babalar, kardeşler, bekleyen sevgililer, en çok da çocuklarla ilgilidir. Savaşlar olur, ölümler savaşın acı yönüdür. Fakat o ölümleri taşımak zorunda kalanlar, savaştan geriye kalan yıkımla beraber hayatlarını devam ettirmek zorunda. Bu yüzden bu filmi izleyin. Ayla sadece bir kızın değil bir babanın da hikâyesi... 

Beklediğime değdi değmesine ama bir şeyler pek içime sinmedi. Bir şeylerin tadı damağımda kaldı izlerken. Türk askerinin merhametini ve sahiplenişini güzel aktarmışlar. Savaşın sıcak elleri yoktur belki lakin insanların elleri sıcaktır. Elinizi neye nasıl uzattığınızla ilgilidir hayat. Bu çerçeveden izleyince güzel bir tat bırakıyor film. 

Ali karakterini çok çok sevdim, dilini değil ama neşeli oluşunu sevdim. Süleyman karıncaları beslerken bana da bir şeyler öğretti. İki kadın arasındaki farkı da gözlerimizle gördük. Biri sevdiğine beni ona tercih ettin derken, diğeri gel beraber bulalım diyor. Meselelere nasıl yaklaştığımız ile ilgili her şey. Bu yüzden izleyin, izlettirin...

Ellerinizin sıcaklığının insanların kalplerine dokunduğu zamanlara doğru...

Unutmadan Ayla OSCAR'a aday. Bundan dolayı da bolca destekleyin...