30 Haziran 2018 Cumartesi

Herkes Kendine...

Bir şeye sadece kendi doğrularınız çerçevesinde baktığınızda mutlak haklı siz olursunuz. Siz çünkü her bir haltı bilirsiniz. Her bildiğiniz halt da doğrudur(!). "Size yapılmasını istemediğiniz şeyi başkasına yapmayın." böyle dersiniz. Ama bizzat kendiniz yaparsınız. Önce adil olacaksınız. Eşit değil adil olacaksınız. Beş parmak bir değil biliyorum elbette. Ama o beş parmak bir kola bağlıdır. Biri kangren olduğunda diğerleri de kesilmek zorunda kalabilir fakat siz doğrudan bir parmağı kesip atıyorsunuz. Ancak her parmağın bir işlevi vardır. O işlevi yok saymak, peki öyle olsun. Yok sayın sonra siz çekeceksiniz eziyetini. Umuyorum ki vicdanınız o denli rahatsız eder sizi. Sevgi paylaştıkça karşılık bulur. Siz sevginizi vermeden hep sevilin, sayılın istiyorsunuz ama öyle olmuyor o işler. Sevmiyorum açık açık da diyorum sevmeyeceğim. Herkesle anlaşın benimle anlaşmayın çünkü herkes sizin istediğiniz gibi yapıyor her şeyi diye evet ben oradaki çıban olacağım. Rahatsızsınız kolayı var sizin olanları alın çıbanı kovun. Olmayan varlığınız ile nüfuzunuzu konuşturun. Çünkü siz mutlak doğrusunuz. Sesiniz hiç yükselmiyor, çağırmıyor, bağırmıyorsunuz. İnceden duygu sömürünüzü de eksik etmiyorsunuz. Karşınızdakinin de insani duyguları yok zaten. Ama önce adil olacaksınız işte. Olmadığınız sürece ben de kesilen parmak, rahatsız olunan çıban olacağım. Aaa doğru o zaman da kovarsınız, kesersiniz değil mi? Peki öyle olsun. Elimden geleni yapsam bile zamanında yapmadıklarımı temcit pilavı gibi önüme sürmeye devam ettiğiniz sürece evet yapmayacağım... Kimi duymak, kimi dinlemek, kime anlatmak istiyorsanız anlatın. Ben yokum, oynamıyorum artık. Sırdaşınız olmaya da yoldaşınız olmaya da meraklı değilim. O çok güvendikleriniz sizi bıraktığında da mümkünse görüşmeyelim. Çünkü kesilen parmak tekrar yerine getirilemez.
"Güle güle."

11 Haziran 2018 Pazartesi

Birine...

Birinden bahsetmek istiyorum. Onu özledim mesela ama göremiyorum. Onu seviyorum mesela ama söyleyemiyorum. Ona kızıyorum mesela ama bilmiyor. Onun için çok üzülüyorum ama elimden bir şey gelmiyor. Seviyorum onu seviyorum ama yalnızlığı bile onunla paylaşamıyorum.
Tek başına yürümesinden hoşlanmıyorum, bir yerlere giderken yalnız olmasından da... Bir kere ağladığını görmek istiyorum böyle içinden gele gele ağlamasını. Sırtını sıvazlamak, elimi uzatmak, ona dokunmak istiyorum. Korkuyorum onun karanlık köşesinden. En çok o boşluğundan...
Herkes tanısın ama hiç kimse bilmesin istiyorum bazen. Ben onu seviyorum ama böyle boşluğu sever gibi, hiç olmayan kadehimi doldurduğum şarap gibi, ben onu tanıyorum bir bilinmezi bilir gibi. Hiç duyulmamış bir iç sesi var benim kulaklarıma fısıldıyor sanki.
Korkuyorum cam fanusum kırılacak ve o içinde kan revan kalacak. Ben onu seviyorum bir çiçeğin taşı delip büyüdüğü o yerdeki inadı kadar ama aşk değil bu, dostluk, arkadaşlık vs. değil. İmkanı var ama imkansıza daha yakın. Aynı güneş altında büyüyor çiçekler ve ölüyor.
Ya o ölüyor ya ben yaşıyorum. Ya da o yaşıyor ben ölüyorum. Ama ikimizde karanlıkta bir yerdeyiz. Yine de kimsenin bilmediği o karanlığını bilmek istiyorum. Aydınlatmak için değil kendi karanlığım ile paylaşmak için...