Sarı bir lambanın altında titriyor kar taneleri… Gökyüzü sanki
veda ediyor en kıymetli parçalarına… Veda ne ağır bir kelime! Kar tanelerine
baktı nasıl da usul usul ayrılıyorlardı gökyüzünden. Böyle sessiz mi olur tüm
vedalar, diye düşündü. Hayır! Kendine baktı, kendi içine baktı. İçinde ne
kıyametler ne fırtınalar kopmuştu. Tarumar olmuştu bütün her şey. Güzel anılar
acı bir yumruk olmuştu göğsüne oturan. Gidene mi zor hakikaten kalana mı?
Birileri terk etti bu şehri, gitti! Elinde kocaman bir bardakla kaldı biri… İçine
acıyı doldurdu, hüznü doldurdu. Yalnızlığıyla içti her şeyi, ne bardak dolmaktan
vazgeçiyordu ne de bitiyordu. “Her acı zamanla geçer.” dedi kendine. O bardak
kırılır yerine yenisi gelir, yeni anılar birikir. Yeniden kar yağar bir şehre… Ya
kırılan bardak, çalan o şarkı, içilen o tüm acılar ve hüzün… O gece lambanın
altında titreyen kar taneleri onlar da unutur mu tüm bunları? Mutlu günlerdi, o
günler bir bahar kadar güzeldi. Bilmiyordu böyle kışa döneceğini. Sonra anladı
kış da kendi güzelliğini barındırıyor, örtüyordu kötü olan her şeyi… Belki uzun
süre bakamayacaktı o gözler birbirine çünkü biri terk etti bu şehri. Gözlerini
de alıp gitti. Fakat kalan uzun uzun baktı gökyüzüne biraz önce saniyeler içinde
yaşadığı tüm duyguları ruhuna katarak baktı. Buruk bir gülümsemeyle baktı. Bir
gün bir yerde o gözlerle karşılaşırsa eğer orada da bu gülümsemeyle bakabilmeyi
diledi. Baharını kar tanelerinin altında gizleyip hayatına devam eden gözlerle
bakacaktı ona…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Değerli zamanından ayırıp yorum bıraktığın için teşekkür ederim. İyi veya kötü yorumunu kendimi geliştirmek için kullanacağım...