3 Mart 2024 Pazar

Umudumuz Çıkmaz Sokaklarda Müebbet Cezasına Çarptırılmadı!

 

Gerçekten çalışan insanların çabalarının değersizleştirildiği bir zaman diliminde ileriye gidebilme gücünü kendinde nasıl bulacak insan? Bir yerde kırılmaya başlıyor, ödün veriyor, çarklar arasında ezilmeye direnemiyorsunuz. Bu da sizden birçok şey gitmesine sebep oluyor. İnsan için yaptığı şeylerin değerli olduğunu bilmek yetmiyor.

Değer yargıları kimin pusulasına göre işliyor? Hangi yöne doğru gideceğiz? Sahi gidilecek bir yer var mı? Belirsizlik, silsile halinde devam ediyor. Fakat bunlar içerisinde en kötü olan insan bir süre sonra kendine bile yabancılaşıyor. Yola başlarken nasıl biriydik, devam etmeye çalışırken neye dönüştük ve şu an biz bu belirsizlik içinde kimiz? Başta bu soruları sorarken zaman geçtikten sonra kendi iç sesimize bile sağırlaşıyoruz. Herkes öyle yapıyor, ona dokunmayan yılan bin yaşıyor, ben mi kurtaracağım dünyayı, diyen seslerin arasına kendi sesimizi de ekliyoruz.

Ama gidilecek bir yer var, orada bizi neyin beklediğini bilemesek bile gidilecek bir yer var. Sesimizi duyacak birileri mutlaka var. Önemli olan sesimizi kaybetmememiz. Çünkü kaybedersek o küçücük umudun dalını kendimiz kırmış, ondan vazgeçmiş olacağız. “Vazgeçme, umut içimizde bizi biz yapan şeydir.” Ondan da ayrılırsak nasıl güneş yeniden doğsun ya da ay bütün ihtişamıyla geceyi aydınlatsın? “Çabalar yalan söyleyebilir, fakat asla boşuna olmazlar.” Önemli olan çabalamaya devam etmek ve emeğin karşılığının elbette bir yerlerde olacağına inanmak. Belirsiz bir gelecek var, bu gelecek ise bugün ile şekillenecek. Yol uzun ya da kısa. Yolda dikenler, taşlar var veya çukurlar, uçurumlar… Ama bizler yolun tüm bunlara rağmen sonunda neler olduğunu bilmiyoruz. Yolun bir yerlerinde denk geldiğimiz çiçekleri de görmüyor ve hatta ezip geçiyoruz. Umudumuz çıkmaz sokaklarda müebbet cezasına çarptırılmadı, sadece yönümüzü kaybettik ve bulmak için zaman gerekiyor. Çiçekler büyüyorsa her şeye inat, zaman da yol gösterecek bizlere! Yanında sabır denen bir arkadaşıyla dolaşıyor. Bu arkadaş da bizdeki bütün mecalleri kuruturcasına direniyor tüm varlığıyla tüm varlığımıza. Heyhat yaşamak tam da bu olsa gerek! Ne müthiş bir tipiydi oysa, ne derin bir kuyu ama yol hâlâ orada ve ayaklarımızın hâlâ biraz gücü var…