Gece karanlıktı, hayat gece kadar karanlık. Bir yıldız vardı gökyüzünde belki de en çok beklenen oydu. Onu karanlık bir gecede görmek, ona dokunmak, onu sevmek...
Fark etti o yıldız seni, baktı sana, dokundu ellerine, öptü yanaklarından. Bir ışık getirdi hayatına...Galiba dedin galiba olacak, güzel aydınlık günler doğacak. Ama unuttun o kısacık gecenin bir sabahı olduğunu ve yıldızları gündüz göremeyeceğini. Sessizce terk eder seni en sevdiğin mevsimde... Bir ağacın yapraklarını döker gibi dökülür gider gökyüzünden... Ne olduğunu bile anlamazsın...
Bir satır düşer önüne, o an seni anlattığını fark edersin. Daha önce defalarca okuduğun o satır o an senin için yazılmış gibi gelir. Bütün şiirler senin, bütün şarkılar sende rehin... Bilirsin zamanla geçecek... Geçecek geçmesine ama her o sevdiğin mevsim geldiğinde artık eskisi kadar sevmediğini fark edeceksin, her gece bir yıldıza takılacak gözün bazen unutacaksın bazen iliklerine kadar hatırlayacak! Ama bir şey var kocaman bir şey o yıldız seni en ummadığın anda vuruyor, aşil topuğundan... Sonra kanıyor ve kanamaya devam ediyor bir gün ölünceye kadar... Unuttun sanıyorsun ama unutmadın, unutamazsın, orada bir yerde sızlar durur. Üzerinden mevsimler geçer, insanlar geçer, ağaçlar yeni yapraklarını döker, başka yıldızlar kayar gider ama o orada sızlar durur. Sıradan bir yara değil çünkü aşil, öyle kabuk da bağlamaz, tuz da basılmaz, inceden inceden kanar, sızlar durur...