Hoş geldin, gönlümün buram buram rahmet kokan
serinliği. Hoş geldin, ruhumun camlarına taze taze vuran sessizliği. Hoş
geldin, ömrümün sıcak sıcak tüten bereketi. Gözlerim semada kaldı,
nerelerdeydin? Yoksa o hırçın bulutlar gelmeni istemedi mi? Sana âşıktılar da
içlerinde mi tutmak istiyorlardı seni? Ama bilmiyorlardı, yağmurun hasretiydi
toprak. Toprak da yağmuru bekliyordu, bereketlenip dalga dalga yaymak istiyordu
sevincini. Toprağın beklediği gibi ben de seni bekliyordum, senin gelmeni istiyordum.
Bulutlar düştü ya ayrılığa, ben ve toprak kavuştuk
rahmetinle sana. Saçlarıma düştün ağır ağır ve usul usul aktın toprağa.
Bulutların hasreti, toprağın bereketi oldun sonra. Böyle başladı hikâyesi
yağmurun. Biz de anlatmaya başladık kalemimizle, kalemimizin dili yetersiz
kaldı yağmuru anlatmaya… Şimdi bakalım başka kalemlerden nasıl damlamış yağmur
kâğıda.
Cahit Sıtkı " Yağmur Yağadursun" şiiriyle belki de " Yağmur mu yoksa gözyaşların mı yeryüzüne dökülen?" sorusunun cevabını anlatıyor bizlere:
…Dışarıda yağmur yağadursun,
Cahit Sıtkı " Yağmur Yağadursun" şiiriyle belki de " Yağmur mu yoksa gözyaşların mı yeryüzüne dökülen?" sorusunun cevabını anlatıyor bizlere:
…Dışarıda yağmur yağadursun,
Ve yağmur gibi sonsuz olan
Gözyaşların ve sayıklaman
Camlarda halka halka dursun…
Bir diğer şairimiz Necip Fazıl Kısakürek “Bu Yağmur”
şiiriyle kendi dünyasındaki yağmurla bütünleşerek çıkıyor karşımıza.
…Bu yağmurlar, kanımı boğan bir iplik,
Tenimde acısız yatan bir bıçak.
Bu yağmur, yerde taş ve bende kemik,
Dayandıkça çisil çisil yağacak…
Attila İlhan ise yağmurdan duyduğu korkuyu “Yağmur
Kaçağı” şiiriyle sunuyor bize.
Elimden tut yoksa düşeceğim,
Yoksa bir bir yıldızlar düşecek.
Eğer şairsem beni tanırsan
Yağmurdan korktuğumu bilirsen
Gözlerim aklına gelirse
Elimden tut yoksa düşeceğim
Yağmur beni götürecek yoksa beni…
“Sonsuz olan” yağmur şiirle biter mi? Şiir yağmuru
anlatmaya yeter mi? Yetmez, yağmur şiirle de bitmez. Damlar her bir esere,
şarkıya, türküye, maniye… Akar usul usul dolaşır satırlar arasında… Şarkıların
diline nasıl değmiş yağmur?
Sevgili yerine koyan Şebnem Ferah’tan dinleyelim
yağmuru:
Beni sevmezsen yağmurları sev,
Bulutlar ağlasın sen gül güneş doğsun yeniden.
Gidiyorum gözüm yaşlı,
Hatıran har yüreğime,
Sen sev yağmurları,
Yağmurlar yağsın üzerime.
Bulutlar ağlasın sen gül güneş doğsun yeniden.
Gidiyorum gözüm yaşlı,
Hatıran har yüreğime,
Sen sev yağmurları,
Yağmurlar yağsın üzerime.
Emre Aydın için ise yağmur bir suçludur:
Birden giderler fark etmezsin
Kalbinde siren sesleri
Ağlarsın belli olmaz
Bu yağmurlar yüzünden
Kalbinde siren sesleri
Ağlarsın belli olmaz
Bu yağmurlar yüzünden
Anadolu toprağına düşer de yağmur, Anadolu insanının
diline düşmez mi? Türküler, türkülerimiz nakış nakış işlemişler mısralarına…
Bakalım Karadeniz türküsü nasıl anlatmış yağmuru:
Al şalum yeşil şalım da dünyayı dolaşalum
Sen yağmur ol ben bulut
Maçka'da buluşalum maçkada buluşalum
Sen yağmur ol ben bulut
Maçka'da buluşalum maçkada buluşalum
Karadeniz türküsü sevdayla özdeşleştirirken yağmuru Adıyaman yöresine
ait “Yağmur Yağar Benim Garip Başıma” türküsü ölümle birlikte
anmaktadır.
Yağmur yağar benim garip başıma
Göz koydular ekmeğime aşıma
Doyamadan dolu dolu yaşıma
Bir yalana gitti ömrüm ağlarım
Göz koydular ekmeğime aşıma
Doyamadan dolu dolu yaşıma
Bir yalana gitti ömrüm ağlarım
Şarkılar, türkülere konu olur yağmur, peki
manilerimiz? Bizim insanımızın içinden geçmişten süzülüp gelir kulağımıza bir
yağmur damlasının sesi gibi.
Yağmur yağıyor yağmur,
Tülbendimin katına.
Çok üşüdüm sevdiğim,
Al ceketinin altına.
Geçmişten günümüze sızan yağmur Yunus Emre’nin
eserlerine de çisil çisil yağmıştır.
Karlı dağların başında,
Salkım salkım olan bulut.
Saçın çözüp benim içün,
Yaşın yaşın ağlar mısın?
Ne güzel anlatmış şairlerimiz, sanatçılarımız, insanımız
ne güzel dökmüşler satırlarına… Yağmur bazen bir şairin şiir yazmak için ilhamı
olmuş, bazen de bir aşığa sevgilisini hatırlatan anı, bir insanın ağlayışını
sakladığı sığınak, başka bir insanın mutluluğunu haykırarak söylemek istediği
güzelliktir.
Renklerine bürünüyor yağmur, herkes için farklı bir
anlam yüklüyor kendine ya da herkes farklı bir anlam buluyor yağmurda, o ise
alıyordu bu anlamla şeklini düşüyordu toprağa. Kiminin siyahı kiminin mavisi
oluyordu. Kimisi için aşktı, kimisi için çekilen hasret. Bizim gözümüzde ise
yağmur toprağa aşık, bunun için bulutu kendine hasret bırakan, onu terk eden
bazen bu yaptığına sinirlenip toprağı parçalarcasına düşen, bazen de usul usul
ona kavuşmaya çalışan ve her zaman düştüğü yeri bereketlendiren, bulutun özlemi,
toprağın aşkıydı.
Peki, sizin gözünüz de nedir yağmur?
Asiye Ulu /Rukiye
Yeşiltepe
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Değerli zamanından ayırıp yorum bıraktığın için teşekkür ederim. İyi veya kötü yorumunu kendimi geliştirmek için kullanacağım...